CHP Manisa Milletvekili ve Tarım Orman ve Köyişleri Komitesi Üyesi Bekir Başevirgen, TBMM Genel Kurulu’nda Manisa Valiliği Yatırım İzleme ve Uyum Başkanlığı’nın, Şehzadeler, Salihli, Kula, Sarıgöl, Saruhanlı, Demirci, Akhisar, Gölmarmara, Turgutlu ve Ahmetli İlçesine bağlı Cambazlı Mahalle hudutları içinde kalan toplam 44 bin hektar topraktaki 18 adet jeotermal kaynak arama ve işletme ruhsat alanını ihaleye çıkarmasına reaksiyon gösterdi.
“ÜZÜMÜN BAŞŞEHRİ MANİSA’DA, TARIM ALANLARI TEHLİKE ALTINDA”
CHP’li Başevirgen, 2018 yılında, o zamanki ismiyle Orman ve Su İşleri Bakanlığı Su İdaresi Genel Müdürlüğü’nün Manisa ve İzmir valiliklerine gönderdiği yazıda, yer altı sularındaki arsenik oranını yükselttiği gerekçesiyle jeotermal ve madencilik faaliyetlerine yeni müsaade ve ruhsatların verilmemesi gerektiğinin söylendiğini hatırlatarak, “Manisa’da 17 adet JES bulunuyor. Manisa Valiliği ise bugün, jeotermal kaynak aramak için yeni bir ihaleye çıkıyor. 10 ilçemizde toplam 44 bin hektar alan için jeotermal kaynak arama ve işletme ruhsatı ihalesi yapacak. Plansız ve kontrolsüz faaliyet gösteren bu santraller yıllardır Manisa’nın havasını, suyunu, toprağını kirletiyor. Üzümün başşehri Manisa’da, tarım alanları önemli tehlike altında” dedi.
“500 BİNDEN FAZLA İNSANIN KARNI BU TOPRAKLAR SAYESİNDE DOYUYOR”
Başevirgen, JES projelerinin arkasında hukuka ve vicdana alışılmamış biçimde yalnızca şirketlerin çıkarı kollanarak verilen kararların olduğunu ve bundan yürek alan şirketlerin de yasa dışı ve hukuka muhalif tavırları nedeni ile yaşanan tabiat tahribatının daha vahim bir hale geldiğini söyleyerek, “Manisa her şeyden evvel bir tarım kenti. 293 bin 064 kişi geçimini tarımdan sağlıyor. Aileleri de hesaba katıldığında 500 binden fazla insan karnını bu topraklar sayesinde doyuruyor ve geçimini sağlıyor. HES’ler, JES’ler ve yırtıcı madencilik nedeniyle beşerler tarım yapamaz hale geldi. Tarımı bırakan çiftçi sayısı her geçen gün artıyor. Santrallerin sayısı ise denetimsiz bir biçimde verilen teşviklerle daha da artıyor. Biz topraklarımızda maden alanları ve güç santralleri istemiyoruz. Yıllardır bunun çabasını veriyoruz. Toprağımız suyumuz kirlendi. Tarım bitiyor. Her yıl üretim azalıyor. Bereketli Gediz Ovası’nın eski rahmetinden eser kalmadı, tükeniyor” tabirlerini kullandı.
“MANİSA’NIN JES ÇÖPLÜĞÜNE DÖNMESİNE MÜSAADE VERMEYECEĞİZ”
Manisa’da üretilen üzümün yüzde 90’ının ihraç edildiğini ve Manisa’da yılda ortalama 200-250 bin tona karşılık 400-500 milyon dolar kuru üzüm ihracatı gerçekleştirildiğini söz eden Başevirgen, “Türkiye, bilhassa kuru üzüm ihracatındaki başarısıyla dünyada bu alandaki liderliğini sürdürüyorsa, Manisanın verimli bağları sayesinde. Lakin uğraş ettiğimiz bu güç santralleri yüzünden bağlar da önemli tehlike altında. JES’ler yeraltından su çekerek güç üretiyor. Fakat suyu çektiklerinde de, susuz kaldığı için toprağın randımanı düşüyor. Yalnızca üzüm değil, bütün ziraî eserler birebir tehlike ile karşı karşıya. Jeotermal suyunun içerisinde bakır, çinko, arsenik, civa üzere daha birçok etrafa ve insan sıhhatine ziyanlı unsurlar var. Irmak ve dereler zehirlendi. Üzüm ve zeytin başta olmak üzere binlerce ağaç kurudu. Yetişen eserlerin tadı bile değişti. Plansız ve kontrolsüz faaliyet gösteren bu santraller, Manisa’nın havasını, suyunu, tarım alanlarını, meralarını yıllardır kirletiyor. JES’ler, bölgenin tarım üretimini katlediyor. Halkımızın ve bizlerin isyanı duyulmuyor. Daha evvel nasıl Çepnidere ve Hacıbektaşlı’da JES’lere karşı uğraş ettiysek, yeniden edeceğiz. Tarım cenneti Manisamızın JES çöplüğüne dönmesine müsaade vermeyeceğiz.” Diye konuştu.