Yazar Alberto Moravia onu İtalyan dişil hoşluğunun örneği olarak tanımladı. Yönetmen-oyuncu Orson Welles Gina’ya dünyanın en mükemmel bayanı dedi. Beat the Devil’de (Sarışın Şeytan/1953) başrolü paylaştığı Humphrey Bogart “Ne kadın! Marilyn Monroe onun yanında Shirley Temple üzere kalır” diyerek Gina’yı övdü.
Hazreti Süleyman ve Saba Melikesi’nde (1958) Yul Brynner ile öpüşme sahnesinde direktör King Vidor, “Kestik” demesine rağmen Gina ile Yul öpüşmeyi kesmediler. La Lollo (Gina) ile La Loren (Sophia Loren) ortasında daima bilinmeyen bir rekabet vardı.
Gina Lolobrigida, Sophia Loren, Silvana Mangano, Monica Vitti, Claudia Cardinale üzere İtalyan ve dünya sinemasının süper bayanları ortasındaydı. Sean Connery, Frank Sinatra, Burt Lancaster, Tony Curtis üzere aktörlerle, King Vidor, John Huston, Vittorio De Sica, Carol Reed üzere uzman direktörlerle çalıştı. Fanfan la Tulipe, Ekmek Aşk ve Kıskançlık, Trapez, Notre Dame’ın Kamburu, Gecenin Hoşları üzere kıymetli sinemalarda oynadı.
FİDEL CASTRO’YLA SÖYLEŞİ
1927’de Subiaco’da doğan Gina’nın orta sınıf ailesi Roma’ya yerleşince genç kız Hoş Sanatlar Akademisi’nde fotoğraf ve heykel eğitimi aldı. Sinemada zımnî gizli Ginger Rogers’ın sinemalarını, Gary Cooper’ın öpüşme sahnelerini izledi. Arkadaşı Silvana Mangano tesadüfen onu deneme çekimine götürdü. Gina’nın bikinili fotoğrafını gören çapkın milyarder Howard Hughes onunla kontrat yaptı. Hollywood tatili berbat geçen Gina, Hughes’tan ayrıldı. 1972’de Küba’ya giderek Ritratto di Fidel isimli belgeselinde Fidel Castro ile söyleşi yaptı. 1980’lerde fotoğraf çekmeye, heykel yapmaya başladı. İtalyan yordamı hafif güldürülerde canlandırdığı güçlü, cesaretli, savaşçı bayan rolleriyle halkın sevgisini kazandı. Gina halkın içinden çıkmıştı, onlardan biriydi. İtalyan bayanının tüm özelliklerini taşıyordu. Hem âlâ oyuncu hem de uygun ressam, fotoğrafçı, heykeltraş ve belgesel direktörüydü.